FİLM HİÇ BİTMESİN

Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

‘Çekiçle Kazınan Umut’ veya The Shawshank Redemption

(Ey okur, filmi izlemediyseniz bu yazını okumayınız… Bu yazı filmi izleyenlerin belleğinde flanör bir gezi için yazılmıştır. İzlemeyenler için ise Sisyphos taşıdır…)

Evreni Carl Saganvari sorgulamaya, varoluşa İncil, Kuran, Tevrat satırları arasında anlamlı bir cevap bulmaya çalışırken… bu büyük toz yığınları sonsuz boşlukta başıboş uçuşurken… insan olarak bizler kendimizi aramakla yaşamımızı sürdürüyoruz. Hikayeler bu sorgulamanın en güzel biçimidir.

Zamanla söylemleri değiştirsek de hep aynı hikâyeyi tekrarlayıp duruyoruz. Biraz Odysseus’un kederli eşi Penelope gibiyiz. Akşam dokuduklarımız sabah olunca koca bir ipliğe dönüşüyor. Oysa gecenin karanlığında dokuduğumuz umutlar bir yaşam ışığı gibi bizi ısıtacaktı, sabahın keskin soğuğundan…

Odysseus’un hayaliyle örülen örgüler sabahın acımasız işkencesine dönüşmesin diye o hayalleri sökmekle kurtuluş aramaktayız…

Bir de söylemin görsel olanı var ki, düşünce yapımızın ereğinden olsa gerek, bizi başka söylem biçimlerinden daha çok incitir, daha çok düşündürür… Filmler izlendikten sonra bizden bir parçaya, vücudumuzda bir hücreye dönüşür. Bizi başka birisine dönüştüren filmlerden birisi de ‘Esaretin Bedeli’dir (The Shawshank Redemption, 1994). Kendi çekici ile hücresinin duvarını zamanın sonsuzluğuna yayılan bir rahatlıkla ve aynı zamanın faniliğiyle aceleci, disiplinli bir şekilde yontan bir Andy Dufrense’nin umudunu görüyoruz.

Andy Dufrense- eski banka müdürü, bilgili -yer yer bilge- bir mahkûm… Eşinin şehir züppesi ile flaneusevari kaçamaklarını yakalayan ve cinayeti işlemese bile ihanete uğradığı için bu ihanetin temelinde kendini suçlu hisseden birisi… Filmin tüm katmanları eleştiri türünün sonsuz denizinde incelendiği için, sizlere birisini öldürmenin sadece silahla olmayacağını, bazen ihmalin, bazen görmezden gelmenin, bazen de fark etmemenin verdiği bir körlükten bahsetmem gerek. Andy de aynı şekilde, aslında, cinayetin kendisi tarafından işlenmediği iddiası kendisinin dışında başkaları tarafından da onaylanınca, kendisinin işlemiş olduğunu düşündüğü başka bir cinayeti itiraf ediyor. Eşinin ihmalinin, onunla gerektiği gibi ilgilenmemenin ikili ilişkide açmış olduğu derin yaranın itirafı… Bu daha acı, daha üzücü ve dayanılmaz bir hüsrandır. 

Sinema anlatısı açısından bakıldığında Ellis Boyd ‘Red’ Redding adlı başka bir mahkûmun anılarının aktarıldığı anlatı biçimi tercih edilmiştir. Belirli anlamda Andy’nin çekiçle yıllara yayılan umut kazımak mücadelesini Red’in bakışından izliyoruz. Red, (bazen Andy’ye karşı soğukkanlı, ama filmin ilk sahneleri dışında daha yakın olan) belirli anlamda kendisi ‘umut tehlikeli bir şeydir’ diye söylenmesine rağmen, Andy’e umudu kazımak için çekiç temin eden birisidir. 

Andy da bu çekiçle sert duvarı zamanın rüzgarında ufalayarak ceplerine doldurur, hücresinin dışına taşır, rüzgâra savurur… Sonra o sert duvardan açtığı yolla, pisliğin borusunda geçerek gök yüzünün bereketine kavuşur… Kollarını yağmura açar ve yıllara yayılan mücadelesinin sonsuz tadını çıkarır…

Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) filminin senaryo yazarı ve yönetmeni Frank Darabont’dur. Birçok Oscar adaylığı olan ünlü yönetmen aynı zamanda Yeşil Yol filmini de yönetmiştir. Filmin başrollerinde Tim Robbins, Morgan Freeman gibi önemli oyuncular yer almaktadır.  Kuşkusuz sinemasal anlatıları unutulmaz kılan, insan ruhuna ve bilincine ciddi anlamda etki gösteren olgulardan birisi de filmin hikayesidir. Genel önermesi umut olan filmin hikayesi Stephen King’in ‘Rita Hayworth ve Shawhank’ın kefareti’ adlı yapıtından uyarlanmıştır. Kısaca özetlersek; Andy Dufrense masum olduğunu iddia etmesine rağmen karısı ve sevgilisini öldürdüğü gerekçesiyle hayatının 20 yılını Shawshank Devlet Cezaevinde geçirmiştir.

Tüm hikâye de temelde bu suçlama ve kendi suçsuzluğunun ortaya çıkması umudu ile yaşam mücadelesi veren bir mahkûmdan bahseder. Cezaevinde kaldığı süre zarfında ise Andy Dufrense diğer mahkûmlardan olan Ellis Boyd ‘Red’ Redding ile arkadaşlık yapar ve cezaevi müdürünün para aklama faaliyetine yardımcı olur. Andy’nin bu yardımları ve faaliyetinin sonucu olarak da cezaevi müdürü onu gardiyanları aracılığıyla korumaya alır. Andy, uzun mücadeleden sonra kanalizasyon borusundan özgülüğüne kavuşur.

Umut tüm koşullarda, zorlukların en derin dipsizliğinde karanlığa bir ışık olur. Gündelik hayat rutini içinde kendi kimliğinden soyutlanmış, rutinin bir parçasına dönüşmüş bizler için de umut belki de kutsal kitaplardaki beklenen müjdeci kadar gereklidir. Esaretin Bedeli filmi ile bu karanlık rutinde kendi müjdeciniz olan umut ışığını bulabilirsiniz.  Eğer derin dipsizliklerde yollarınızı umut fenerleri ile aydınlatmak isterseniz aşağıdaki filmleri de izleyiniz.  

Yollarınızı umut fenerleri ile aydınlatacak filmler:

  1. İnterseller (2014)
  2. The Pursuite of happyness (2006)
  3. The Bucket List (2007)
  4. Pay it Forward (2000)
  5. Freedom Writers (2007)
  6. Erin Brockovich (2000)
  7. It is A Wonderful Life (1946)
  8. The Blind Side (2009)
  9. Good Will Hunting (1997)
  10. Slumdog Millionaire (2008)
  11. The Help (2011)
  12. Dead Poets Society (1989)